13 Mayıs 2019 Pazartesi

Edebiyat Eleştirisi / Bilgin Güngör


EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ / Güngör Bilgin
Dünya edebiyatında özellikle 19. yüzyıl sonrasında gelişme gösteren ve günümüzde birçok türü bulunan eleştiri kuramları üzerine hem Batı hem de Türk edebiyatında onlarca eser kaleme alınmıştır. Bunlar arasında bana göre eleştiriyi tanımak ve eleştiri kuramlarından hareketle edebiyat eleştirisi örnekleri görmek adına özgün bir eser Kıymetli Bilgin Güngör Hoca'nın "Edebiyat Eleştirisi" kitabı.
Son yüz elli yıllık edebiyat serüveninde boy gösteren on beş eleştiri kuramını, örnek uygulamalar ile tanıtan bu kıymetli eser eleştiriye yeni başlayanlar için bir ilk adım, eleştiriye ilgi duyanlar içinse yeni bir soluk olacaktır. Tabii ki akademik anlamda da büyük boşluğu dolduracaktır.
Kıymetli Bilgin Güngör, Kasım 2015'te çıkan bu ilk kitabında; biyografik, sosyolojik, tarihsel, psikanalitik, arketipçi, fenomenolojik, ontolojik, stilistik, yapısalcı, naratolojik, postyapısalcı ve yeni tarihselci eleştiri kuramlarını tanıtıyor. Bu eleştiri kuramlarını, tamamını Türk edebiyatından seçtiği şiir, hikaye ve roman örnekleri üzerinde uyguluyor.
Kuram okumak çoğu okur için sıkıcıdır. Bu benim için de geçerlidir. Ancak bu eseriyle Güngör, kuramları sıkıcılıktan biraz daha uzaklaştır durumda. Bu duruma metin örneklerinin verilmesinin belirleyici olduğu kanaatindeyim.  Bu vesileyle kitaptan aldığım küçük bir alıntı söylediklerimi daha gerçekçi kılacaktır. Bu alıntıda Güngör, fenomenolojik kuram bağlamında Cemal Süreya'nın "Üstü Kalsın" şiirine yaklaşıyor.
"Ölüyorum Tanrım
Bu da oldu işte
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum Tanrım
Ama ayrıca aldığın bu hayat fena değildir
Üstü kalsın."
...
"Cemal Süreya'nın Tanrı'ya' avant-garde'ca şükretmesine dayanan 'Üstü Kalsın' şiirindeki Tanrı olgusu da-biraz Garip şiirinin orta halli bireyini ya da Behçet Necatigil'in 'orta yurttaş'ını anımsatmakla birlikte- kutsallık duygusunu yitirmiş, sıradan bir nesne haline dönüşmüş gibidir. Belki 'üstü kalsın' denilecek bir hayatın sahibi olmakla birlikte yüce bir varlık olarak söz konusu şiirde ortaya çıkan Tanrı, tüm bu özelliklere rağmen artık önünde diz çöküp saygı gösterilebilecek kutsi bir değer ifade etmez. Hatta iddia edilebilir ki söz konusu şiirdeki Tanrı olgusu, kendisine inanılacak bir varlık değil, şairin ölüm düşüncesi etrafında ironik bir şekilde temellendirdiği fikrin organik bir nesnesi gibidir.  (Güngör, 2015: 96-97) "
Metinden hareketle Kıymetli Bilgin Güngör'ün eser boyunca nesnel yaklaşımdan taviz vermediğini ve kuramlardan hareketle ele aldığı metinleri bilimsel ölçekte irdelediğini söyleyebiliriz. Sonraki eserlerinde de bu yaklaşımı devam ettiren ve çok üretken bir akademisyen olan Bilgin Güngör'ün editör olarak yer aldığı "Mikro Eleştiri"; "Anlatıyı Yapıdan Okumak", Postkolonyalizm ve Edebiyat ", " Yabancının Aşina Sesi: Yusuf Atılgan" ve "Görünüşe Bakarken" adlı kıymetli eserleri mevcut...
Kalemi daim olsun.
Vahdettin Oktay BEYAZLI

5 Mayıs 2019 Pazar

"BİN HÜZÜNLÜ HAZ"LA KENDİNİ ARAYAN ALAADDİN :BENDEN ZİYADE BANA YAKIN

"BİN HÜZÜNLÜ HAZ"LA KENDİNİ ARAYAN ALAADDİN: BENDEN ZİYADE BANA YAKIN

...
" Bir bakıma, zaman zaman üstünde oldu böylece. Zaman zaman altında oldu.  Zaman zaman yanında. Zaman zaman önünde. Zaman zaman sonunda. Zaman zaman peşinde. Zaman zaman içinde." (s. 82)
...
"... ve her şey kelimelerdendi artık kelimelerdendi sessizlik kelimelerden kız kelimelerden kakül kelimelerden gerdan kelimelerden hükümdar kelimelerden şarap testisi kelimelerden saray kelimelerden bakışlar kelimelerden duruşlar kelimelerden esneyişler kelimelerden kelimeler kelimelerden... "(s. 98)

Postmodern Türk romanının en özgün örneklerinden" Bin Hüzünlü Haz"da Hasan Ali Toptaş, bağlı olduğu roman anlayışının bütün tekniklerini (parodi, metinlerarasılık, üstkurmaca, imge vb.) başarılı şekilde ortaya koyuyor. Binbir Gece Masalları'nın o fantastik ve büyülü düzeninden modern zamanların iç içe geçmiş labirentinden ve anlatı çeşitliliğinden istifade edilmiş romanda.

Arayışın verdiği "Bin Hüzünlü Haz"la yazar/anlatıcı, Alaaddin' i arıyor. Bu şekilde Alaaddin de kendini aramaktadır. Ancak okur burada devre dışı kalmaz. Çünkü bu tür romanların en büyük özelliğidir okuru  "açık yapıt" yapıt içine çekmek. Bu cümleden olarak hem Alaaddin hem de yazar/anlatıcı okuru kendine peşine yakmıştır zaten. Kısaca en büyük arayışı okur gerçekleştirir ikisini arayarak. Bütün ipuçlarıyla okur; bazen yazar/anlatıcıyı ve Alaaddin'i bazen de metnin anlam ve estetiğini bulmaya çalışmaktadır.

Yazar kendinden çıktığı bu yolculukta kendi benine veya Tanrı'ya Alaaddin aracılığıyla  ulaşırken okur da kendinden ve metinden hareketle  yolun sonunda yine kendi benine varıyor. Metin içinde metin, insan içinde insan ve kahraman içinde kahraman yapısıyla roman belki de bu şekliyle sonsuzluğa ulaşıyor...

Şiirsel üslubu ve okuru yoran anlam boyutuyla Toptaş, en basit tabirle "okuru suya götürüp susuz getirmesini" biliyor. Çünkü postmodern romancı sadece bir roman yazarı değil aynı zamanda roman bizzat kendisidir de...

Vahdettin Oktay BEYAZLI


YAZIN DÜNYASINI DEVİNGEN Kılan "İMGESEL İLETİŞİM"

YAZIN DÜNYASINI DEVİNGEN KILAN"İMGESEL İLETİŞİM" Dil her sanatçının(yazar/şair) ana sermayesidir; ilk ve son durağıdır. Bu...