28 Aralık 2018 Cuma

"KUŞLAR İÇİN BİR HAMLE, İNSANLAR İÇİN KELİME KURTULUŞ OLABİLİR. "


"KUŞLAR İÇİN BİR HAMLE, İNSANLAR İÇİN KELİME KURTULUŞ OLABİLİR. "
Cumhuriyet şiirinin en özgün seslerinden Cahit Zarifoğlu; şiir, günlük-anı, deneme, roman, tiyatro, radyo oyunu ve röportaj eserleri yanında çocuklar için hem şiir hem de çağdaş masal yazmıştır.
Zarifoğlu, çağdaş masal dediğim bu eserlerinden biri ve belki de en güzeli olan "Serçekuş"ta bir filozof kuşu konuşturup onun ağzından tabiat,  hayvan ve avcılık düşüncesini ortaya koyuyor. Aslında merhamet ve iyilik verilmek istenen diğer önemli izlekleri oluşturuyor.
Şair elinden çıkmış bir çağdaş masal özelliği gösteren eser, dili noktasında belki çocukların ilk başta anlamakta zorlanacakları bir eser gibi duruyor ve fakat onlarda muhakkak Türkçe zevki oluşturduğu muhakkak.
Şair dili demişken eserde geçen bazı kullanımlar bunu ciddi manada ortaya koyuyor.
"Sakın güneş de kendisi gibi akıl yürütebilen, dünyayı ve belki başka toprakları da kanatlarının arasında besleyip duran büyük bir kuş olmasın." (s. 44)
"Biliyor ki çocukları, ana babası da olsa hep yalnız yaşanıyor, hep yalnız uyunuyor. Yan yana uyunsa bile kimse bir başkasının uykusunu bölüşemiyor. Kimse bir başkasının uykusunu uyuyamıyor. Herkesin kendine ait bir uykusu var. Onu uyumazsa bir başkası onu uyuyamaz veya alıp götüremez. Uyunmamış bir uyku zaten uyku değil. Hiç olmadı. Ancak uyununca bir uyku, uyku olabiliyor. "(s. 46)
Zarifoğlu aynı zamanda bu eser aracılığıyla bazı değerlere de yer veriyor. Bilhassa İslami anlayışın gür sesli bir şairi olması bu mistik üslubu benimsemesinde en önemli etken. Eserin giriş kısmında yer alan: "Bugün tabiat ne kadar güzel. Kuşkusuz her gün böyle bu. Ama güzelliği görmek her zaman mümkün değil. Bakmasını bilmek gerek. Acılara, hastalığa ve yorgunluğa rağmen bakılabilir... Bakmasını bilmek için yapılacaklar neler olabilir: Düşünelim  ki bazıları şöyle yapıyor. Güzelliği görmek için ona biraz yaklaşıyorlar. Ortalık henüz yavaş yavaş aydınlanırken uykuyu bırakıyorlar. Güneşin doğmasına henüz bir saat kadar var. Uyanıyorlar ve bununla birlikte, karanlığa rağmen görüyorlar ki gök açılıyor ve oradan Allah'ın yolladıkları bölük bölük yeryüzüne iniyor. Bunu görebilmek için kim bilir kaç yıl onların uykularının üzerine güneş doğmadı...
Güzellik uykuyu bırakıp bakınca görülebilir. Aksi halde baş tarafı dinlenmemiş bir masal gibi güzelliği anlamak da zor... "
Allah’ın takdiriilahisini görüp de tabiatı böylece yorumlayan inançlı bir yazar Zarifoğlu. Bakmak ve idrak etmek yaşamanın ve dahi inanmanın en temel şartıdır onun için. Tabiatın usta bir sanatkar tarafından inşa edildiğini dolayısıyla her şeyde o sanatkarı gördüğümüzü tasavvufi bakışla ifade eder. Ona göre güneş bir kuştur ve her yeri kanatlarının altında taşıyıp besler.
Şair az ve öz konuşandır. Nitekim şiir ancak böyle vücuda gelir, biliriz. Çünkü şiir gevezeliği kaldıramaz. Kartal motifinden hareketle eserde az ve öz konuşmak izleği üzerinde de durulur.
Tabiatı işleyen insanların "okumasını bilenler için toprağa yazılar doku[duğunu]" söyleyen yazar; tabiatı çok gerçekçi ve şairane bir bakışla tasvir eder. " Gölün yüzü uyuyan bir çocuğun yüzü kadar durgun." cümlesi ne demek istediğimin sadece güzel bir örneği. Aynı zamanda insan sadece tabiatı somut manada ekip biçmekle değiştirmiyor. Bazen "İnsan köpeğin de tabiatını değiştirdi.  Onlara kanlarında var olmayan bir davranış belletti."
Serçekuş'un avcı ile karşılaşmasından sonra  anlatıcının sözünü diyaloğa bırakması üzerine yeni fikirlerler ortaya atar "filozof Serçekuş". "Demek ki dedi gerçek olmasa bile cesaret, ölümü korkulacak olmaktan çıkarıyor... Demek ki  biri adına yetki söz konusu. Kim olabilir o, O. O'na O'na O'ndan. Her şeye hükmeden biri..."
Eserin belki de avcılık olayı ile ilgili en can alıcı noktası da yine" Serçekuş"un ağzından veriliyor okura: " Yoksa kuşların avcısı insan, insanların avcısı Azrail mi?.. Demek ki insanların yakası Azrail'in elinde." Bu cümleden olarak bu eser için ifade ettiğim çağdaş masal ifadesinin yanında eserin temelinde Dede Korkut Hikayeleri'ndeki Deli Dumrul karakterinden izler de vardır.
Merhamet ve tabii ki karşılıksız kalmayan iyilik... Büyük küçük demeden her canlının aslında çok rahat bir şekilde yapabileceği bir şeydir iyilik. İşte bunun örneğini "Serçekuş" gösterdi. Şimdi sıra tabiatı en çok koruması gereken canlı olan insanda...
Vahdettin Oktay BEYAZLI

26 Aralık 2018 Çarşamba

RİLKESİZ BİR "AKŞAM" YALNIZLIĞI


RİLKESİZ BİR "AKŞAM" YALNIZLIĞI

Duino Ağıtları ve Orpheus'a Soneler gibi önemli şiir kitaplarıyla tanıdığımız Ranier Maria Rilke, Uzak Gece Rüzgarı (Ayrıntı yayınları) seçilmiş şiirleri ile yeniden bizlere merhaba dedi.
Zweig'in deyimiyle "Her zaman şairdir o, Ranier Maria Rilke, öteden beri şairdi. Yaşamında bu yüce unvanın ona ait olmadığı ve dünyanın onu böyle algılamadığı hiç bir başlangıç yoktur." Kitapta güzel şiirler var malum. Ancak bir "Akşam" şiiri var ki diyecek söz yok.
"AKŞAM
Akşam tebessümüyle örtüyor üstünü dünyanın
ve dünyanın güzel sevgili çocuklarının Dünya kendi yolluyor güneş ışınını istirahata:
'Git! Çocuklarımı daha fazla şımartma.'
Gidiyor o. Son bakışlarıyla kamaştırıyor gözünü
dünyanın. Sonra dönüp bakıyor bir defa daha geri
dağların orada. Dünya ise sesini çıkarmadan işaret ediyor ona,
yollayacağını, nicedir özlenen geceyi,
Bütün çiçekler düş sarhoşu,
yorgun başlarını yeryüzünün göğsüne taslıyor.
Sadece akşam, farkında kendi ihtişamının, son ışığının pırıltısını onun başına serpiyor.
Sanki övünerek saf altınla taçlandırmak istermiş gibi
Ne var ki dünya başını eğiyor ve ağlıyor apaydınlık gözyaşlarıyla. Susun! Sanki o böyle dua
ederek
gökyüzü ile anlaşıyor. "
Kendinden önce doğarken vefat eden bir kız kardeşin kaderini yaşamak zorunda bırakılan Rilke; bir dize için birçok kenti görmüş, hayvanları tanımış, kuşların nasıl uçtuğunu görmüş...
Kısacık hayatı boyunca hep şiirin peşinden koşmuş bir şairdir Rilke. Arıların bal yapması gibi bütün çiçekleri, burada kelimeleri ve hayatları demek daha doğru olur, yoklamış ve bir gül dikenine canını emanet etmiş. Şiir gibi bir hayat ancak bir şiir imgesi gibi son bulabilirdi. Nitekim bir diken son verdi onun hayatına...
“ Gül, ey saf çelişki
onca göz kapağının altında,
hiç kimsenin uykusu olmamanın hazzı"
Saf şiiri ve imgeyi tavizsiz kullanır şair. Şiir ancak böyle olur ona göre.
" ama çok geçmeden daha sabahına,
yaprakları dökülmüş hayat ağacına
arzular, umutlar, fikirler, tutunur,
Imge imge düş düş sarılır"
Aşkı da anlatır bir şarkı gibi bazen.
" Nasıl tutayım ki ruhumu,
Değmesin diye seninkine? Nasıl
Tutup da kaldırayım onu senin üzerinden başka şeylere
..."
Bir sofistike şairdi o. Hölderln ifadesiyle de " Hiçbir şey yapmadan kendi kendine ve kolayca ilahi eğitimden geçmiş ama yine de gökyüzü tarafından denetlenmiş ve inançlı" bir şairdi.
Şiirin en güzel halidir yeri geldiğince susmak. İşte, Rilke de bir susku şairi. Sözcüklerin bazen yerçekimine uğradığına ve kendiliğinden sustuklarına inanırdı. O hep susmayı emrediyordu. Şiirde çok gerek yoktur gevezelik etmeye. Şair doğayı, geceyi, kuşları susarak iyi izlemeli ve gizlenmeli ki sözcükler de susarak ve gizlice dökülsün... Aslında bütün şairlerin kaderidir yaşadığı zaman anlaşılmamak. Rilke de öyleydi. Çok anlaşılmadı. Ancak şimdi ne kadar sağlam şiir oluşturduğu daha iyi anlaşılıyor. Çünkü o  neyi anlattığına değil nasıl anlatması gerektiğine odaklanmıştı. Şiir bir işçilikti, yaşamdı, tek başına bir aşktı onun için... 

Vahdettin Oktay BEYAZLI

15 Aralık 2018 Cumartesi

"TİRYAKİ"SİNE SÖZLER

TİRYAKİ SÖZLER

"Aşkını kafi gören aşık değildir."

" Aşk bir oyundur ki sevimsiz arkadaşla oynanamaz."

"Budalalar meclisinde en zarif nükte susmaktır."

"Şiirde beceriksiz yenilik bile ustaca işlenmiş tekrarlardan üstündür."

"Şiir herkesin lakırdısı  olamaz: Vakıa ondan da sözden söze yürüyeceksiniz, fakat ilahi adımlarla."

"Su nesir ise şiir buluttur. Ve yükselirken içindeki tuzu, sodayı ve çamuru yerde bırakır."

"Şiir, insan dudağına ilk doğar gibi taze olmalıdır ve onda yeni bir dil dünyaya yeni bir fikir getiriyor sanmalıyız."

"Şiir tarih etmez kendi sesiyle ancak sözü çevirir eder."

 "Her şiir değil, eski şiirlere, kendisinden bir gün evvel doğan şiirlere karşı bile öldürücü bir sanat yeniliği göstermelidir."

"İlim bir türlü, cehil bin türlüdür. "

" Yaşamak her saniye biraz ölmektir."

Daha neler var neler... Ahlak, aşk, tabiat, şiir, edebiyat ve her haliyle insan...

İyi bir şairdir Cenap Şahabettin.  Elhan-ı Şita, Son Arzu, Makdem-i Yar, Temaşa-yı Leyal, Murg-ı Siyah, Yar-i Muhayyel, Yakazât-ı Leyliye vb. şiirler bunun göstergesidir. Tiryaki Sözler" ise herkesin çok rahatlıkla söyleyebileceğini zannettiği ve fakat sadece ona mahsus bir dil ve üslup ile söylenmiş güzelliklerdir...



YAZIN DÜNYASINI DEVİNGEN Kılan "İMGESEL İLETİŞİM"

YAZIN DÜNYASINI DEVİNGEN KILAN"İMGESEL İLETİŞİM" Dil her sanatçının(yazar/şair) ana sermayesidir; ilk ve son durağıdır. Bu...