"KUŞLAR İÇİN BİR HAMLE, İNSANLAR İÇİN KELİME KURTULUŞ OLABİLİR. "
Cumhuriyet şiirinin en özgün seslerinden Cahit Zarifoğlu; şiir, günlük-anı, deneme, roman, tiyatro, radyo oyunu ve röportaj eserleri yanında çocuklar için hem şiir hem de çağdaş masal yazmıştır.
Zarifoğlu, çağdaş masal dediğim bu eserlerinden biri ve belki de en güzeli olan "Serçekuş"ta bir filozof kuşu konuşturup onun ağzından tabiat, hayvan ve avcılık düşüncesini ortaya koyuyor. Aslında merhamet ve iyilik verilmek istenen diğer önemli izlekleri oluşturuyor.
Şair elinden çıkmış bir çağdaş masal özelliği gösteren eser, dili noktasında belki çocukların ilk başta anlamakta zorlanacakları bir eser gibi duruyor ve fakat onlarda muhakkak Türkçe zevki oluşturduğu muhakkak.
Şair dili demişken eserde geçen bazı kullanımlar bunu ciddi manada ortaya koyuyor.
"Sakın güneş de kendisi gibi akıl yürütebilen, dünyayı ve belki başka toprakları da kanatlarının arasında besleyip duran büyük bir kuş olmasın." (s. 44)
"Biliyor ki çocukları, ana babası da olsa hep yalnız yaşanıyor, hep yalnız uyunuyor. Yan yana uyunsa bile kimse bir başkasının uykusunu bölüşemiyor. Kimse bir başkasının uykusunu uyuyamıyor. Herkesin kendine ait bir uykusu var. Onu uyumazsa bir başkası onu uyuyamaz veya alıp götüremez. Uyunmamış bir uyku zaten uyku değil. Hiç olmadı. Ancak uyununca bir uyku, uyku olabiliyor. "(s. 46)
Şair dili demişken eserde geçen bazı kullanımlar bunu ciddi manada ortaya koyuyor.
"Sakın güneş de kendisi gibi akıl yürütebilen, dünyayı ve belki başka toprakları da kanatlarının arasında besleyip duran büyük bir kuş olmasın." (s. 44)
"Biliyor ki çocukları, ana babası da olsa hep yalnız yaşanıyor, hep yalnız uyunuyor. Yan yana uyunsa bile kimse bir başkasının uykusunu bölüşemiyor. Kimse bir başkasının uykusunu uyuyamıyor. Herkesin kendine ait bir uykusu var. Onu uyumazsa bir başkası onu uyuyamaz veya alıp götüremez. Uyunmamış bir uyku zaten uyku değil. Hiç olmadı. Ancak uyununca bir uyku, uyku olabiliyor. "(s. 46)
Zarifoğlu aynı zamanda bu eser aracılığıyla bazı değerlere de yer veriyor. Bilhassa İslami anlayışın gür sesli bir şairi olması bu mistik üslubu benimsemesinde en önemli etken. Eserin giriş kısmında yer alan: "Bugün tabiat ne kadar güzel. Kuşkusuz her gün böyle bu. Ama güzelliği görmek her zaman mümkün değil. Bakmasını bilmek gerek. Acılara, hastalığa ve yorgunluğa rağmen bakılabilir... Bakmasını bilmek için yapılacaklar neler olabilir: Düşünelim ki bazıları şöyle yapıyor. Güzelliği görmek için ona biraz yaklaşıyorlar. Ortalık henüz yavaş yavaş aydınlanırken uykuyu bırakıyorlar. Güneşin doğmasına henüz bir saat kadar var. Uyanıyorlar ve bununla birlikte, karanlığa rağmen görüyorlar ki gök açılıyor ve oradan Allah'ın yolladıkları bölük bölük yeryüzüne iniyor. Bunu görebilmek için kim bilir kaç yıl onların uykularının üzerine güneş doğmadı...
Güzellik uykuyu bırakıp bakınca görülebilir. Aksi halde baş tarafı dinlenmemiş bir masal gibi güzelliği anlamak da zor... "
Güzellik uykuyu bırakıp bakınca görülebilir. Aksi halde baş tarafı dinlenmemiş bir masal gibi güzelliği anlamak da zor... "
Allah’ın takdiriilahisini görüp de tabiatı böylece yorumlayan inançlı bir yazar Zarifoğlu. Bakmak ve idrak etmek yaşamanın ve dahi inanmanın en temel şartıdır onun için. Tabiatın usta bir sanatkar tarafından inşa edildiğini dolayısıyla her şeyde o sanatkarı gördüğümüzü tasavvufi bakışla ifade eder. Ona göre güneş bir kuştur ve her yeri kanatlarının altında taşıyıp besler.
Şair az ve öz konuşandır. Nitekim şiir ancak böyle vücuda gelir, biliriz. Çünkü şiir gevezeliği kaldıramaz. Kartal motifinden hareketle eserde az ve öz konuşmak izleği üzerinde de durulur.
Tabiatı işleyen insanların "okumasını bilenler için toprağa yazılar doku[duğunu]" söyleyen yazar; tabiatı çok gerçekçi ve şairane bir bakışla tasvir eder. " Gölün yüzü uyuyan bir çocuğun yüzü kadar durgun." cümlesi ne demek istediğimin sadece güzel bir örneği. Aynı zamanda insan sadece tabiatı somut manada ekip biçmekle değiştirmiyor. Bazen "İnsan köpeğin de tabiatını değiştirdi. Onlara kanlarında var olmayan bir davranış belletti."
Serçekuş'un avcı ile karşılaşmasından sonra anlatıcının sözünü diyaloğa bırakması üzerine yeni fikirlerler ortaya atar "filozof Serçekuş". "Demek ki dedi gerçek olmasa bile cesaret, ölümü korkulacak olmaktan çıkarıyor... Demek ki biri adına yetki söz konusu. Kim olabilir o, O. O'na O'na O'ndan. Her şeye hükmeden biri..."
Eserin belki de avcılık olayı ile ilgili en can alıcı noktası da yine" Serçekuş"un ağzından veriliyor okura: " Yoksa kuşların avcısı insan, insanların avcısı Azrail mi?.. Demek ki insanların yakası Azrail'in elinde." Bu cümleden olarak bu eser için ifade ettiğim çağdaş masal ifadesinin yanında eserin temelinde Dede Korkut Hikayeleri'ndeki Deli Dumrul karakterinden izler de vardır.
Merhamet ve tabii ki karşılıksız kalmayan iyilik... Büyük küçük demeden her canlının aslında çok rahat bir şekilde yapabileceği bir şeydir iyilik. İşte bunun örneğini "Serçekuş" gösterdi. Şimdi sıra tabiatı en çok koruması gereken canlı olan insanda...
Vahdettin Oktay BEYAZLI