26 Aralık 2018 Çarşamba

RİLKESİZ BİR "AKŞAM" YALNIZLIĞI


RİLKESİZ BİR "AKŞAM" YALNIZLIĞI

Duino Ağıtları ve Orpheus'a Soneler gibi önemli şiir kitaplarıyla tanıdığımız Ranier Maria Rilke, Uzak Gece Rüzgarı (Ayrıntı yayınları) seçilmiş şiirleri ile yeniden bizlere merhaba dedi.
Zweig'in deyimiyle "Her zaman şairdir o, Ranier Maria Rilke, öteden beri şairdi. Yaşamında bu yüce unvanın ona ait olmadığı ve dünyanın onu böyle algılamadığı hiç bir başlangıç yoktur." Kitapta güzel şiirler var malum. Ancak bir "Akşam" şiiri var ki diyecek söz yok.
"AKŞAM
Akşam tebessümüyle örtüyor üstünü dünyanın
ve dünyanın güzel sevgili çocuklarının Dünya kendi yolluyor güneş ışınını istirahata:
'Git! Çocuklarımı daha fazla şımartma.'
Gidiyor o. Son bakışlarıyla kamaştırıyor gözünü
dünyanın. Sonra dönüp bakıyor bir defa daha geri
dağların orada. Dünya ise sesini çıkarmadan işaret ediyor ona,
yollayacağını, nicedir özlenen geceyi,
Bütün çiçekler düş sarhoşu,
yorgun başlarını yeryüzünün göğsüne taslıyor.
Sadece akşam, farkında kendi ihtişamının, son ışığının pırıltısını onun başına serpiyor.
Sanki övünerek saf altınla taçlandırmak istermiş gibi
Ne var ki dünya başını eğiyor ve ağlıyor apaydınlık gözyaşlarıyla. Susun! Sanki o böyle dua
ederek
gökyüzü ile anlaşıyor. "
Kendinden önce doğarken vefat eden bir kız kardeşin kaderini yaşamak zorunda bırakılan Rilke; bir dize için birçok kenti görmüş, hayvanları tanımış, kuşların nasıl uçtuğunu görmüş...
Kısacık hayatı boyunca hep şiirin peşinden koşmuş bir şairdir Rilke. Arıların bal yapması gibi bütün çiçekleri, burada kelimeleri ve hayatları demek daha doğru olur, yoklamış ve bir gül dikenine canını emanet etmiş. Şiir gibi bir hayat ancak bir şiir imgesi gibi son bulabilirdi. Nitekim bir diken son verdi onun hayatına...
“ Gül, ey saf çelişki
onca göz kapağının altında,
hiç kimsenin uykusu olmamanın hazzı"
Saf şiiri ve imgeyi tavizsiz kullanır şair. Şiir ancak böyle olur ona göre.
" ama çok geçmeden daha sabahına,
yaprakları dökülmüş hayat ağacına
arzular, umutlar, fikirler, tutunur,
Imge imge düş düş sarılır"
Aşkı da anlatır bir şarkı gibi bazen.
" Nasıl tutayım ki ruhumu,
Değmesin diye seninkine? Nasıl
Tutup da kaldırayım onu senin üzerinden başka şeylere
..."
Bir sofistike şairdi o. Hölderln ifadesiyle de " Hiçbir şey yapmadan kendi kendine ve kolayca ilahi eğitimden geçmiş ama yine de gökyüzü tarafından denetlenmiş ve inançlı" bir şairdi.
Şiirin en güzel halidir yeri geldiğince susmak. İşte, Rilke de bir susku şairi. Sözcüklerin bazen yerçekimine uğradığına ve kendiliğinden sustuklarına inanırdı. O hep susmayı emrediyordu. Şiirde çok gerek yoktur gevezelik etmeye. Şair doğayı, geceyi, kuşları susarak iyi izlemeli ve gizlenmeli ki sözcükler de susarak ve gizlice dökülsün... Aslında bütün şairlerin kaderidir yaşadığı zaman anlaşılmamak. Rilke de öyleydi. Çok anlaşılmadı. Ancak şimdi ne kadar sağlam şiir oluşturduğu daha iyi anlaşılıyor. Çünkü o  neyi anlattığına değil nasıl anlatması gerektiğine odaklanmıştı. Şiir bir işçilikti, yaşamdı, tek başına bir aşktı onun için... 

Vahdettin Oktay BEYAZLI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YAZIN DÜNYASINI DEVİNGEN Kılan "İMGESEL İLETİŞİM"

YAZIN DÜNYASINI DEVİNGEN KILAN"İMGESEL İLETİŞİM" Dil her sanatçının(yazar/şair) ana sermayesidir; ilk ve son durağıdır. Bu...