12 Ocak 2019 Cumartesi

AŞK ESTETİĞİ

AŞK ESTETİĞİ
"Aşk imiş her ne var alemde
İlm bir kıyl u kal imiş ancak" (Fuzuli)
İnsanı her yaşta ve mekanda sımsıkı saran ne güzel duygudur aşk. Her aklı başında, ki aşk gelince akıl devre dışı kalırmış, canlı bu muhteşem duygunun esiri olur. Esir olur doğru ve fakat canlılık özelliğinden de yine bu hal ile uzaklaşır insan... Mest/esrik/serhoş/sermest olur da uzaklaşır kendinden aşık. Fuzûlî olur bazen "Ger ben ben isem nesin sen ey yar / Ger sen sen isen neyim men-i zar" aşığın ve sevgilinin kim olduğunu şaşırır. Bazen Yunus olur "Yunus eydür benlügi aradan tarh edelüm / Senün ile bakayın seni göreyim Mevla" benliği aradan kaldırır.
Yazdığı çokça eseri ile Türk edebiyatının sanat gücünü, estetik değerini ve en önemlisi de geleneğinin genç kuşaklara bırakılmasını sağlayan Beşir Ayvazoğlu, bu Aşk Estetiği isimli ilk kitabıyla hakikaten zor bir mevzunun üstesinden hakkıyla gelmiş.
Doğu'nun edebiyat geleneğini, Batı'nın felsefe sistemini İslam'ın inanç kuvvetini ve divan şiirinin estetik değer yargılarını birleştirip üzerinde çokça konuşulmayı hak edecek bir şaheser ortaya çıkarmış. Bu eseri okudukça hem yeni şeyler öğrendim hem de nasıl güçlü bir geleneğe sahip olduğumuzu gördüm.
Sanatın, sanatçının, şairin, şiirin ve bunların hepsini yaratan o ulvi gücün ne gibi özelliklere sahip olduğuna bir kere şahit oldum...
Sanat güzelin peşindedir. Sanatçı en güzeli arar hep baktığında, yazdığında, çizdiğinde ve şekil verdiğinde. Kısaca en güzel olanı yaratıcı gücü  yani mutlak hakikat olan Allah'ı arar. " Sanatçı, bu çerçevede güzelliği yaratan değil, keşfeden adamdır. Çünkü sanat zaten var olan bir niteliği, güzelliği araştırmaktır. 'Güzellik' objektif bir nitelik olmadığına göre sözgelişi güzel bir ağacın resmini yaparak yahut kelimelerle tasvir ederek güzeli ulaşılamaz. Ağaç sadece bir işarettir( ayet). Güzel Niye bu işaretten hareket ile ulaşmak gerekmektedir. Duyularımızla kavradığımız güzel ağaç, biz farkında değilizdir ama sürekli bir değişme hâlindedir ('ol' emriyle sürekli yeniden yaratılmaktadır). Gerçek güzellik ağacın değişen niteliklerinde değil değişmeyen özündedir.Bu öze ancak soyutlama tecrit yoluyla ulaşmak Mümkün olabilir. "(s. 198)

V. Oktay BEYAZLI

1 Ocak 2019 Salı

HİKAYE İLE ŞİİR ARASINDA ŞİİRSEL DİLLE HİKAYEYE YAKLAŞAN BİR TÜR: MANZUM HİKAYE

HİKAYE İLE ŞİİR ARASINDA ŞİİRSEL DİLLE HİKAYEYE YAKLAŞAN BİR TÜR: MANZUM HİKAYE

Türk edebiyatı hem nesir hem de şiir türü bağlamında sağlam bir geçmişe ve özgün örneklere sahiptir. İslam öncesi sözlü gelenekle başlayan bu edebi kültür İslam'la birlikte yeni bir hüviyet kazanmıştır. Nazım ağırlıklı bir edebiyat olan divan edebiyatında nesir bile şiir diliyle yani süslü bir üslupla yazılmıştır.
Öncelikle siyasi anlamda tanınan Avrupa ve genel anlamda Batı daha sonra edebiyat merakımızı da etkilemiştir. Bu cümleden olarak yeni edebi türlerin ve şiir alanında da nazım şekillerinin ilk örnekleri Tanzimat Dönemi'nde görülmeye başlanır. Yenilik ve fikir olarak Tanzimat’ın devamı niteliğinde olan Servetifünun sanatçıları, bu yeniliğin Batı örneklerini teknik anlamda daha düzgün ve özgün kullanarak geliştirirler. İşte ilk örneği Tevfik Fikret'in "Hasta Çocuk" olan manzum hikaye, 1896'dan 1923'e kadar başta Mehmet Akif ve Tevfik Fikret olmak üzere birçok sanatçı tarafından denenmiştir.

Yeni Türk edebiyatının önemli akademisyenlerinden Değerli Hocam Doç. Dr. Mehmet Güneş, daha önce Kitabevi yayınlarından (2012) çıkan ve yeni baskısını Hece'den(2016) yapan “Servetifünun’dan Cumhuriyet’e Türk  Edebiyatında Manzum Hikaye” isimli çalışması ile var olan bir boşluğu doldurmuş oldu. Ön söz hariç beş bölümden oluşan eserde Mehmet Güneş hem lisans hem de yüksek lisans seviyesinde faydalı olacak bir tasnif yöntemi kullanmış.
Eserin "Giriş" bölümünde edebi bir tür olarak manzum hikayenin ne olduğunu, özelliklerini, şiir ile hikayeye yakın ve onlardan uzak taraflarını, Türk edebiyatında manzum hikayenin ne olduğunu, ona gelene kadar bu türü hangi edebi türlerin karşıladığını, ilk olarak kim tarafından yazıldığını, en önemlisi de Batılı şiir anlayışının bilhassa parnasizm  şiir akımının ve anjambman tekniğinin bu türün ortaya çıkmasında ve gelişmesinde ne gibi etkilerinin olduğunu sağlam kaynak bilgisiyle ortaya koyuyor. Bu bağlamda şiir dilinin nesir diline yaklaşması ve dilin sadeleşmesi bu vesileyle biraz daha gerçekleşmiş olur.  Fikret dışında Akif, R. M. Ekrem, M. M. Tahir, İ. Safa, H. Siret, A. Ekrem. H. S. Yalçın, Celal Sahir, M. Emin, Z. Gökalp, Y. Ziya, O. Seyfi ve F. Nafiz gibi isimler de bu süreçte siyasi, sosyal ve kişisel özellikler taşıyan manzum hikayeler yazmışlardır.

Yazarın ciddi bir okuma birikimini gösterdiği "Manzum Hikayelerde Tematik Unsurlar" başlıklı ikinci bölümde isimlerini saydığım şairlerin manzum hikayelerini belli temalar altında tasnif eder. Bu tasnifle manzum hikayeler şu temalara ayrılmıştır: Merhamet, ölüm, insani değerlere yabancılaşma, aile, siyasi eleştiri, sosyal adalet, dini kurum ve unsurlara bakış, savaş ve kahramanlık, idealizm ve ihtiras ve son olarak aşk.  Bu temalar bağlamında ve genel anlamda kitap boyunca üzerinde en çok durulan manzum hikayeler ise şunlardır: Köse İmam, Kocakarı ile Ömer, Meyhane, Mahalle Kahvesi, Küfe, Hasta, Mezarlık, Bayram, İstibdad, Fatih Camii, Kör Neyzen vb. (M. Akif);  Hasta Çocuk, Balıkçılar, Öksüz, Kenan, Hasan’ın Gazası, Ramazan Sadakası, Nesrin, Küçük Aile, Tecdid-i İzdivac (T. Fikret);  Kırmızı Merkublar (R. M. Ekrem); Kaynana ile Damat, Ana ile Kızı, Kibritçi Kız (M. Emin); Öksüz Ahmet, Çirkin Kız, Zavallı İhtiyar (İ. Safa); Ayşecik (H. Siret); Ruşen, A'ma, Kıymetli Mektuplar(H. Suad); Tarik-i İşret, Vasiyet, Son Buse, Kayıkçı (A. Ekrem); Alageyik, Kızılelma, Ülker ile Aydın, Küçük Şehzade, Deli Dumrul, Polvan Veli, Arslan Basat (Z. Gökalp); Nöbetçi ve Yıldız, Şehid Kalbi, Harb Zengini, Harb Fakiri (Yusuf  Ziya); Mersiye Olacaktı, Şehid Abdulezel Paşa (M. M. Tahir); Bir Fakir, Dilenci Kız (S. Nesib); Beyaz Gölgeler, Rüya-yı Hicran, Ayşecik, Siyah Kitap (Celal Sahir); Bir Kuş Masalı, Peri Kızı ile Çoban Hikayesi (O. Seyfi); Bir Mecra (F. Nafiz); Annemin Derdi (H. Suphi); Anne Sevgisi, İyilik, Doğruluk (İ. Alaaddin).

Manzum hikaye, şiire yakındır çünkü ölçü, kafiye ve mısra kullanımı vardır. Manzum hikaye, hikayeye yakındır çünkü anlatıcı, olay örgüsü mekan, zaman ve tasvir gibi unsurları vardır. Bu hikaye özelliklerinden hareketle Güneş kitabın üçüncü bölümünde "Manzum Hikayelerde Materyal ve Teknik Unsurlar" başlığıyla anlatıcı ve bakış açılarını, şahıs kadrolarını, olay örgüsünü, zamanını ve mekanını ortaya koyuyor. Bu unsurların şairlere, eserlerin yazıldığı döneme ve temasına göre farklılıklar gösterdiğini ifade ediyor.

Kitabın dördüncü bölümünde Mehmet Güneş, "Manzum Hikayelerde Dil ve Anlatım Unsurları"nı ortaya koyuyor.  Dil, metnin türüne göre farklı işlevlerde kullanılır. Şiirde ve edebi metinlerde sanatsal işlevde, öğretici metinlerde bilgi verici yani gönderegesel işlevde kullanılır. Manzum hikaye sanatsal metin olduğundan bu tür eserlerde dil sözcüklerin sanatlı kullanılışını gerektirir. Buna bağlı olarak anlatma esası olduğu için de diyaloglar, monologlar, ön deyişle, son deyişler, tasvirler ve ifade ile telaffuz farklılıkları bulunabilir manzum hikayelerde.

Detaylı bir çalışmanın ürünü olan bu çalışmanın sonuç kısmında yazar Mehmet Güneş, şimdiye kadar bahsettiği özellikleri; sınıflandırmaları; dil, anlatım, üslup ve teknik özellikleri toparlayarak bir sonuca varıyor:
 "Manzum hikayelerde şiire özgü bu unsurlar da kendini hissettirmek ile birlikte her şeyden önce tahkiye dayanan bu metinlerin tür olarak hikayeye daha yakın oldukları, bu metinlerde tiyatroya özgü unsurlardan ya da anlatım tekniklerinden de yararlanıldığı görülür. Ancak Türk edebiyatındaki manzum hikayeler anlatım tekniği ve üslup bakımından birbirlerinden farklılık gösterir bu farklılık şairlerin sanat anlayışıyla ilgili olduğu kadar metni yazma amaçları ile de ilgilidir."

Türk edebiyatında belli amaç ve tekniklerle kullanılmış olan manzum hikaye; tür, şekil, içerik, dil, üslup ve teknik olarak yazar tarafından detaylı bir şekilde incelenmiştir. Kısaca manzum hikaye adına ne arıyorsanız bulabileceğiniz bu kitap alanında önemli bir kaynak olma özelliğine de sahip. Aktif ‘in Meyhane, Mahalle Kahvesi, Seyfi Baba, Küfe, Kocakarı ile Ömer’ni; Fikret’in Hasta Çocuk, Balıkçılar, Hasan’ın Gazası, Öksüz ve Nesrin’i bir de manzum hikaye özellikleriyle ve Mehmet Güneş’in  bakış açısıyla okuyun...

Vahdettin Oktay BEYAZLI

YAZIN DÜNYASINI DEVİNGEN Kılan "İMGESEL İLETİŞİM"

YAZIN DÜNYASINI DEVİNGEN KILAN"İMGESEL İLETİŞİM" Dil her sanatçının(yazar/şair) ana sermayesidir; ilk ve son durağıdır. Bu...