12 Ağustos 2019 Pazartesi


ŞİİR BİR YOLDUR İNSANIN GEÇMİŞLE ARASINDA

Divan şiiri ölmedi ve dahi edebiyatımızda hep var olmaya devam edecektir. Kullanılan söz sanatlarından tutun da gerçekçi olmayan benzetmelerine kadar eleştirilen divan şiiri ve şairi çok anlamlı haliyle okurunu ve üzerinde emek harcayanını çok uğraştırmaktadır. En basit beyitlerde bile sözcüklerin tevriye ve iham yoluyla okuru farklı yorumlara taşıdığı görülür. Hal böyleyken divan şiirinin şerh edilmesi tabii ki geniş çaplı bir çalışma ve derin bir şiir bilgisi gerektirmektedir. Bu sahanın en karizmatik isimlerinden merhum Mehmed Çavuşoğlu'nun ilk baskısı 1982'de yapılmış Divanlar Arasında isimli eseri, bu şerh işinin ne denli zahmet gerektirdiğini gözler önüne serer.  Merhum Çavuşoğlu ki çalıştığı alanın hem tanınmış simalarından bu tecrübeyi edinmiş hem de sonraki nesle bu edebiyatın hakikaten bir zevk meselesi olduğunu bırakmıştır.
Eser boyunca bilhassa Mehmed Çavuşoğlu, bir beyit aracılığıyla yola çıkıp onlarca beyite bizi ulaştırıyor. Bu yolculuk esnasında ismini ilk duyabileceğimiz - en azından benim öyle oldu- şairlerle tanıştırıyor bizi. Tabii ki bu noktada Hoca'nın tezkire okumalarının büyük bir katkısının olduğunu da söylemek lazım. Hoca bazen bir kelime ile bazen bir kavram veya ifade ile ve bazen de isimler ile divan şiiri ormanında r gezintiye çıkarıyor bizi.
Kitap boyunca bahsi geçen şairler  bilhassa 16. yy.da yaşamış olanlar. Ancak bu dönem edebiyatını besleyen önceki asrın simalarından ve bu  yy.dan etkilenmiş sonraki asırların simalarından da bahsediliyor.  Sunuş bölümü hariç yirmi bir yazıdan oluşan eser 126 sayfa olmasına rağmen okurunu ve ilgilisini tatmin edecek kadar zengin bir mahiyete ve özgün bir üsluba sahip. İsminden de anlaşılacağı üzere bir divan şiiri araştırmacısının "Divanlar Arasında"ki eğlenceli ve bir o kadar da zahmetli yolculuğunu sunuyor bizlere.
Kitap boyunca daha önce karşılaştığım veya ilk defa okuma şerefine sahip olduğum onlarca beyit var. Bunlardan biri var ki okuyana veya yazana elindeki her şeyi artık bırakma zamanının geldiğini muştular cinsten.  Divan şiirinin gül redifli gazel yazanlarından biri olan Necati beni belki en çok sevdiğim şeye tekrar yolcu ediyor: Susmak.
İşte o etkileyeci üç beyit ile yazımı nihayete erdiriyorum:
"Var iken yüzün güle meyl eylemez dil bülbülü
Arife bir gül yeter lazım değil tekrar gül" (Necati)
"Senin yüzün varken gönül bülbülü gülle ilgilenmez; anlayışı olana bir gül yeter, başka gülün gereği yoktur."
"Gördüm ey dil minnet ister vermeğe dünya murad
Ana minnet etmeden kurtuldum oldum na-murad" (Edirneli Emri Efendi)
"Ey gönül, gördüm ki dünya muradım vermek için (ona) minnet etmemi istiyor. Murad etmekten sıyrılarak ona minnet etmekten de kurtuldum."
Bunlar gibi daha nice güzel mısralar var. Necati, aşkın o sadakat kılıcını aşığın boynuna tek celsede indirir ve günümüz salaş aşklarına asırlar evvelinden kulağa küpe olacak bir söz söyler. E. Emri Efendi ise dünyanın minnet yuvasını hatta bunu en başta dünyanın bizzat kendisinin yaptığını söyler. Minnet etmekten kurtulmanın tek yolu ise murad etmekten vazgeçmektir.
Son beyit dünyaya kazık çakmakla nam salan insanın övünmek için seçtiği iki yoldan bahsediyor:
"Cahilin fahri cem'-i mal iledir
Arifin izzeti Kemal iledir" (Ahi)
Vahdettin Oktay BEYAZLI

7 Ağustos 2019 Çarşamba


HER KİTAP MÜPTELASI "KAĞIT EV"E SAHİPTİR

Okumak yeni dünyalar keşfetmekse kitaplar, biz okurları dünyanın her çağına ulaştıran en güncel pusulalardır. Mevla hem okumak yetisinden hem de kitap tutkusundan mahrum etmeye bizi.

Henüz okuduğum Kağıt Ev romanı; bu tutkuyla ev inşa eden bir kahramanın Carlos Brauer'in okuma ve kitap bağımlılığını ortaya koyarken bir başka okuma tutkunu Bluma Lennon'un kitap okurken ölüme gidişini, bir diğer kişi olan anlatıcı kahramanın akademideki odasına isimsiz biri tarafından gönderilen Gölge Hattı(Joseph Conrad) kitabının kim tarafından gönderildiğinin takip edilmesiyle hayat buluyor.

Anlatıcı kahramanın Carlos Brauer'e ulaşırken tanıştığı iki okuma meraklısı da romandaki diğer önemli karakterler. Bilhassa Delgado adındaki ikinci kişinin okumaya ve kitaba dönük görüşleri kayda değer:
"Gerçi çok sınırlı bir okur olduğumu da itiraf etmem gerek. İlla tüm dipnotları okumam, her kavramı anlamam lazım, dolayısıyla bazen sadece tek bir bölümü anlamak için yirmi kitap daha okumam gerekiyor. Bu işe kesinlikle bayılıyorum." (s. 39)

Yazar-anlatıcının aşağıya alıntısını yaptığım kitap ve okumaya dair görüşleri de kayda değer cinsten:
"Çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak ona sahip olmaktan daha zordur. Kitaplar, sanki asla geri dönemeyeceğimiz  bir anın tanıkları gibi, bir ihtiyaç ve unutkanlık anlaşmasıyla tutunurlar insana. Oysa orada kalmaya devam ettikleri sürece onları birbirlerine yamadığımızı zannederiz. Üstlerinde gün, ay ve yıl yazan sayısız kitap gördüm ben; gizli bir takvimi oluşturur her biri. Başkaları ise ödünç vermeden önce adlarını yazarlar ilk sayfaya, teslim edecekleri kişiyi defterlerine kaydedip Bir de tarih atarlar yanına." (s. 20)
" Biz okurlar sadece eğlence amaçlı olsa bile arkadaşlarımızın kütüphanesini gözleri. Bazen sahip olmadığımız ama okumak istediğimiz bir kitabı bulmak için yaparız bunu, bazense karşımızdaki hayvanın ne ile beslendiğini öğrenmek için... " (s. 22)

Romanın ana kahramanı ve kitaba ismini verecek Kağıt Ev'i inşa eden Carlos Brauer o denli kitap müptelasıdır ki evinin her köşesini kitap ile doldurmuştur. Banyosu bile kitap doludur. Hatta garajına kitap koyabilmek için arabasını bir arkadaşına hediye eder.  Yirmi bin civarındaki onca kitabın hangi bölümde ve nerede yer alacağı/aldığının kaydını bir dosya ile tutar. Ancak bir kaza sonucu bu dosyası yanar ve olanlar bundan sonra başlar. Carlos Brauer bütün kitaplarını alır deniz ve lagün arasındaki kum şeridinde bir ustaya malzemesi kitaptan olan bir ev inşa ettirir. Önceleri kitapları itinalı bir şekilde raflara belli kurallara göre dizen Carlas Brauer, inşaat ustasından artık buna benzer bir talepte bulunmaz.

Romanın olay örgüsünü bağlayan en önemli nokta ise anlatıcının odasına isimsiz biri tarafından gönderilen harçlı ve çimentolu kitabın işte bu Kağıt Ev'in duvarından çıkarılmış olmasıdır. Bulma Lennon, önceden tanıştığı Carlos Brauer'den Gölge Hattı eserini istemiş ve o da evin yıkılması pahasına duvarları çekiç darbeleriyle açmış ve o esere ulaşarak Lennon'un adresine kitabı göndermiştir. İşte anlatıcının peşinden gittiği macera böylece başlamıştır. 
Tabii ki romanın yapbozunu sağlayan unsur ve macarayı başlatan ise yazar anlatıcının, kitap okurken araba kazasına kurban giden akademisyen Bluma Lennon'un görevine getirilmek istenmesidir. Roman böylece başladığı yere ulaşarak nihayete eriyor.

Hep kitaplar kaderini değiştirmez insanın bazen de "İnsanlar kitapların kaderini değiştirir." (s. 69) Okuma kaderiniz ve kitap tutkunuzu değiştirecek bir kitap Kağıt Ev romanı.

Vahdettin Oktay BEYAZLI

YAZIN DÜNYASINI DEVİNGEN Kılan "İMGESEL İLETİŞİM"

YAZIN DÜNYASINI DEVİNGEN KILAN"İMGESEL İLETİŞİM" Dil her sanatçının(yazar/şair) ana sermayesidir; ilk ve son durağıdır. Bu...